17 Ağustos 2020 Pazartesi

 

SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 83-

Y-Faktörü

o bana suda birşey aramakta

yardım etti. yaşamımdaki

saklanmış şey bulundu.

bir inci kolye dizdim

kadın olmanın anlamını düşündüm.

onun için elinde çam dalı

tutan bir gelin olmak isterdim.

yok aşk değil,uyuşmak,anlaşmak

bütün o boktan şeyler değil.

yok yok aşk değil, aşk hiç değil.

 

 

Onun bir sözcüğüyle yaşamımda

Yer alan herşeyi çöpe atmak isterdim.

Gelgelim aşk değil bu, aşk hiç değil.

Bir şey arayan bir kadının aradığı şeyle

Karşılaştığında kendine iskambillerden

Kurduğu bir hayatın yıkılması gibi

Bir şey bu. Doppler etkisi...

ONA YAKLAŞARAK YOK OLDUM.

yaşamımdaki Y-faktörü yok oldu.

yok aşk değil bu, aşk hiç değil

 

beta ışınına dönüşmek belki

ama aşk değil

hep böyle kaybederek mi

galip oluyor o?

hep böyle umarsızca

kendini silerek?

hiçbir şey beklemediği için mi

benden, ben herşeyimi vermek

istiyorum ona?

yoksa benden daha çok

üzülmesi mi eski yaralarıma?

ama kaldı mı böyle kişiler şimdi,

ben mi yapıyorum kafamda yanılmasa?

tende kalan bir parıltı belki

aradığım şeyi bulduğumda

karşıma çıkan eter

hep o aradığım gizemli pürlük –

TADZİO –

nasıl tanımam onu karşıma

çıkarıldığında

nasıl asetonlamam beynimi

nasıl çam yeşili bir eter ve etera

gözlerini hep ayak uçlarına

dikip durduğunda

 

belki Tadzio da değil o

belki başka bir şey

gizli tutulması gereken bir şey

ama nasıl nasıl tanımam onu

karşıma çıkarıldığında.

 

enerjiye  bağlanınca

raslantılar derin bir anlam

kazanıyor: esrarengiz peru

yazmalarının 9 sezgisinden

ikincisi söylüyor bunu.

gözlerimi kapadığımda

nasıl bir sitar ve eter ve etera

yok yok aşk değil bu, aşk hiç değil

 

saf olana duyulan çılgın bir tutku bu

kuğu sürülerine duyduğum özlem

yüreğime eldiven gibi

geçen birşey

eskiden önemsediğim ne varsa

şiirim, dostlarım hatta gururum

hepsi iskambil kağıtları gibi

yıkılıyor

ve belki de ben ilk kez aşık oluyorum.

 


Lale Müldür

21 Mayıs 2020 Perşembe

SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 82-



AŞK

Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.

Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.





İlhan BERK

19 Mayıs 2020 Salı

SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 81-


GÖZLERİN İSTANBUL OLUYOR BİRDEN

Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,

Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.

Martılar konuyor omuzlarıma,

Gözlerin İstanbul oluyor birden.

 

Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım

Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen

Durgun sular gibi azalacağım

Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.

 

Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince

Yalnız gözlerime bak diyeceksin.

Ellerim usulca ellerine değince

Kaybolup gideceksin

 

Bir elim seni çizecek bütün pencerelere

Bir elim seni silecek.

Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere

Senin için yeni baştan can kesilecek.

 

Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde

Sonra seni kaybetmek hemen her yerde

Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak

Yapayalnız kalmak iskelelerde.

 

Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,

Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.

Martılar konuyor omuzlarıma,

Gözlerin İstanbul oluyor birden.

 

YAVUZ BÜLENT BAKİLER


18 Mayıs 2020 Pazartesi

SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 80-


KIYAM

ruhum dün gibi hatırlıyor daha olmamış bir kıyameti

ben Tanrı'ya iki defa karşı geldim

birincide mutlu olmaya, ikincide ölmeye yeltendim

ölüm aldattı beni

intihar mektubumu yırttım, yanmış bir bilet gibi

siz

akıllı görünmek için bana deli diyebilirsiniz

benimle sevişip başkasıyla evlenebilir,

filozoflardan hakikati, hemşirelerden yaşadığımı öğrenebilirsiniz.

 

bir haftadır her gün pazartesi

ben artık ne ölüyüm ne diri

pıhtılaşmış kana vuruldu mührüm

güzelim ben seni

gözlerimle sevdim, ellerimle gördüm

şimdi ölüm bile istemiyor beni

intihar mektubumu yırttım, yanmış bir bilet gibi.


ALPER ÇEKER

SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 79-


BAĞLILIK        

 

Kentin sokaklarında sevgilim var benim

Nereye gittiği önemli değil bölünmüş zamanın içinde

Artık sevgilim değil, herkes onunla konuşabilir

Artık anımsamıyor, gerçekte kim sevmişti onu.

 

Bakışların dileğinde benzerini arıyor

Bağlılığımı yürüyor uçtan uca

Umudun resmini çiziyor, sonra da hafif, uzaklaştırıyor onu

Kendi istemese de ağır basıyor.

 

Mutlu bir batık gibi dibinde yaşıyorum onun

Yalnızlığım onun hazinesi, o bilmese de

Atılımını çevreleyen büyük boylamda

Özgürlüğüm içten içe oyuyor onu.

 

Kentin sokaklarında sevgilim var benim

Nereye gittiği önemli değil bölünmüş zamanın içinde

Artık sevgilim değil, herkes onunla konuşabilir

Artık anımsamıyor, gerçekte kim sevmişti onu.

 

Ve kim aydınlatıyor uzaktan, düşmesin diye…

 

— René Char

 

Çeviri: Samih Rifat


SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 78-


GİDERAYAK

Handan, hamamdan geçtik,

Gün ışığında hissemize razıydık;

Saadetinden geçtik,

Ümidine razıydık;

Hiçbirini bulamadık;

Kendimize hüzünler icadettik,

Avunamadık

Yoksa biz...

Bu dünyadan değil miydik?

 

ORHAN VELİ


SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 77-



İSTANBUL'U DİNLİYORUM

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
                    
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
                    
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
                    
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
                    
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
                    
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.
                    
                                 Orhan VELİ
 

SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 76-


GAZUP BİR ŞAİR

Seneler var ki yazmadım bir şey

Hâdisat işlemekte peyderpey,

Yeter insan kanıyla yazmak için!

Yiyecek sanki bir köpek na'şı,

Olmuşum bir behimeden vahşi,

Müteaddi kudurmak, azmak için!

Sanmayın yer altında bir bodrum

Açmışım da gökyüzünde bir uçurum

Ki derunumda ben varım ancak

Anlayan var mı kimse hâtırda

Ben eminim ki devri hâzırda

Yazdığım şeyler anlaşılmayacak

Bulmuşum tesliyet bu vadide

Ne saadet ki hali piride

Şâribül leyli ve'n nehârım ben

Bugün oldumsa bir cihan dide

Değilim şimdilik hazan dide

Karlar altında nevbaharım ben

Volkan ağzında her biten çiçeğim

Yıldırım yağdırır ateş böceğim

Eyledim lalezar bir ağılı

Hani ya nerde böyle şeyhuhet

Ya şebabetde var mı deymumet

Dağlıyım ben fakat yanar dağlı

Görmeyenler yüzümle gözlerimi

Okuyorken benim bu sözlerimi

Ne kadar genç imiş yazan derler

Anlayanlarsa manevi yetimi

Halka ilan için hüviyetimi

Okut Allah için ezan derler

Zannederler ki biz yok olmadayız

Belki biz yok değil çok olmadayız

Hâzırız çünkü arzı ifsada

Onda sulhu sükunu ihlale

Hakkı iptale, halkı izlale

Adli imhaya, zulmü icada

Yeter artık yeter tefahürler

Hod be hod ettiğim tezahürler

İstikânet tarikidir eslem

Nefsi hodbini kahru kal' ettim

O şeyhi sahtekarı hal' ettim

Ani vahidde göçtü bir alem

Taht-gâhım bugün bu peygule.

Hakk'a şükreylemekse üşgule.

Münzevî, hem de hâne ber-dûşum.

Gazabım geçti; sâkinim şimdi.

-Yok canım, ben latîfe ettimdi.

Mest idim önce, şimdi bîhûşum! 

 

 

 Abdülhak Hamit Tarhan


SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 75-

BENİ SORARSAN

Beni sorarsan,

Kış işte

Kalbin elem günleri geldi

Dünya evlere çekildi, içlere

Sarı yaseminle gül arasında

Dağların mor baharıyla

Sis arasında

Denizle gül arasında

Yanımda kediler, kuşlar

Fikrinden dolaşıyor

 

Hiçbir iktidarı sevmesem de

Sobanın iktidarında

Çarpışa çarpışa nasılsa

Büyüyebilen kızlar

Uslu, sakin, ölümü bekliyorlar

Yaşlılık

Dev mi oldular, başkaları

Üstüne üstüne gelip korkusuz

Güçlerini deniyorlar

 

Gülten Akın


SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 74-



VE MONNA ROSA

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara

Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.

Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara:

Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.

Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara,

Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...

 

Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü

Ve boğazımı sıktı parmaklar ince, uzun.

Günahkar toprağıma saçından bir tel düştü;

Sana ne olmuş Rosa, bir derde tutulmuşsun.

Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti:

Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun,

Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü...

 

Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa;

Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar.

Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa,

İçine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar.

Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa

Gibi ölüm önünde öz benliğim yavaşlar.

Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa.

 

Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır

Ve kediler her gece sürünür yastıklara.

Denizleri bahtiyar eden günler kısalır;

Satılmayan çiçekler, zehirli ve kapkara,

Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır.

Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara

Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır.

 

Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!

Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi.

Sana da Monna Rosa, taş bebeği bıraktık.

Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi.

Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık;

Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi...

Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!

 

Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim;

Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura.

Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim,

İtimat edeceğim şu belalı yağmura.

Ruhumu bayrak yapıp ben teslim edeceğim

Asılmış bir adamın iki eli yağmura.

Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim.

 

Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni

Ve bir şehir yaratmak, ruhundan Gülce diye.

Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni

Katıvermek sessizce söylenen bir türküye.

Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni

Ve son vermek bitmeyen, bu bitmeyen şarkıya,

Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni.

 

Sana tavuskuşunun içime girdiğini

Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.

İçime girdiğini, tüyünü yolduğunu

Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.

İçimde tavusların bir bir kaybolduğunu,

Bana da bir çift ak kanat kaldığını

Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.

 

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara

Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.

Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara:

Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.

Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara,

Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...



SEZAİ KARAKOÇ

SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 73-


AYSEL GİT BAŞIMDAN

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ölümüm birden olacak seziyorum

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

aysel git başımdan istemiyorum

benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün

dağıtır gecelerim sarışınlığını

uykularımı uyusan nasıl korkarsın

hiçbir dakikamı yaşayamazsın

aysel git başımdan ben sana göre değilim

benim için kirletme aydınlığını

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

 

Islığımı denesen hemen düşürürsün

gözlerim hızlandırır tenhalığını

yanlış şehirlere götürür trenlerim

ya ölmek ustalığını kazanırsın

ya korku biriktirmek yetisini

acılarım iyice bol gelir sana

sevincim bir türlü tutmaz sevincini

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ümitsizliğimi olsun anlasana

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

 

sevindiğim anda sen üzülürsün

sonbahar uğultusu duymamışsın ki

içinden bir gemi kalkıp gitmemiş

uzak yalnızlık limanlarına

aykırı bir yolcuyum dünya geniş

büyük bir kulak çınlıyor içimdeki

çetrefil yolculuğum kesinleşmiş

sakın başka bir şey getirme aklına

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ölümüm birden olacak seziyorum

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

aysel git başımdan seni seviyorum

 

ATTİLA İLHAN


SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 72-



MAZOT

Ağlamadan

dillerim dolaşmadan

yumruğum çözülmeden gecenin karşısında

şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı

üzerime yüreğimden başka muska takmadan

konuşmak istiyorum.

 

Şehre neden

esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan

kar vakti tarlaları kımıldatan soluğum

niyedir sarmalasın vites dişlilerini

defneler, nakışlar yok

alnımda neden.

 

Ağlamadan

etimin iğneli beşiklerde bıraktığı izlere aldırmadan

o mavi korularda ve dibektaşlarında

bırakıp sözlerimin kalıntılarını

açıkça konuşmak istiyorum.

Besbelli ki leşler koruyor şehrin bedenlerini

göğsünün kafesinde yalnızca pasak

biliyorsun

korkutulmuş bir kızın

yüreğinden fışkıran beyaz güvercinleri

sabahın köründe kalkan tirenlerdeki nefret

hergün aynı kalafat yerine çekilmenin nefreti

bunları

bütün bunları biliyorsun

dağlardan dönüyorsun o sağır yamaçlardan

çevik bacaklarını getiriyorsun, ne çiçek ne de ninni

boz şayaktan poturun dağlarda ne güzeldi

şehre varınca artık meşinler giymelisin

daha esmer

daha kankusturucu

sen o baygın sevgilerin adamı değilsin.

 

sana yaşamak düşer çarkların gövdesinde

bin demir kapıyla hesaplaşmaktan omzun çürümelidir

bin çeşit güneşle ovulmalıdır gaddar ellerin

yürü yangınların üstüne, kendi alevini de getir

çarpıntısız dakikası olur mu devrimcinin

ki

ölüm

her yerde uyanıktır

alestadır korkunun yardakçıları

tez kızaran güllerden kendini sakın

sevgiler ürkütsün seni, aşk ayrı-

Aşktır diye geri geldin o çekiç seslerine

bıraktın vazgeçilmez ırmakları

gönlüne kar yağdırıyorsa çocuk sesleri yetsin

dikkat et hiçbir şey ıslatmasın namluları.

 

 

İSMET ÖZEL


SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 71-


ÖMRÜMDE SÜKUT
Çıngıraksız, rehbersiz deve kervanı nasıl,
İpekli mallarını kimseye göstermeden,
Sonu gelmez kumlara uzanırsa muttasıl,
Ömrüm böyle esrarlı geçecek ses vermeden,
Ve böylece bu ömür, bu ömür her dakika,
Bir buz parçası gibi kendinden eriyecek.
Semada yıldızlardan, yerde kurtlardan başka,
Yaşayıp öldüğümü kimseler bilmeyecek!
Cahit Sıtkı TARANCI

SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 70-

AYRILIK SEVDAYA DAHİL

açılmış sarmaşık gülleri

kokularıyla baygın

en görkemli saatinde yıldız alacasının

gizli bir yılan gibi yuvalanmış

içimde keder

uzak bir telefonda ağlayan

yağmurlu genç kadın

 

rüzgâr

uzak karanlıklara sürmüş yıldızları

mor kıvılcımlar geçiyor

dağınık yalnızlığımdan

onu çok arıyorum onu çok arıyorum

heryerinde vücudumun

ağır yanık sızıları

bir yerlere yıldırım düşüyorum

ayrılığımızı hissettiğim an

demirler eriyor hırsımdan

 

ay ışığına batmış

karabiber ağaçları

gümüş tozu

gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar

yaseminler unutulmuş

tedirgin gülümser

çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var

çünkü ayrılık da sevdâya dahil

çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili

hiç bir anı tek başına yaşayamazlar

her an ötekisiyle birlikte

herşey onunla ilgili

 

telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar

gittikçe genişleyen

yakılmış ot kokusu

yıldızlar inanılmayacak bir irilikte

yansımalar tutmuş bütün sâhili

çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var

öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil

çünkü ayrılık da sevdâya dahil

çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili

 

yalnızlık

hızla alçalan bulutlar

karanlık bir ağırlık

hava ağır toprak ağır yaprak ağır

su tozları yağıyor üstümüze

özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır

eflatuna çalar puslu lacivert

bir sis kuşattı ormanı

karanlık çöktü denize

yalnızlık

çakmak taşı gibi sert

elmas gibi keskin

ne yanına dönsen bir yerin kesilir

fena kan kaybedersin

kapını bir çalan olmadı mı hele

elini bir tutan

bilekleri bembeyaz kuğu boynu

parmakları uzun ve ince

sımsıcak bakışları suç ortağı

kaçamak gülüşleri gizlice

yalnızların en büyük sorunu

tek başına özgürlük ne işe yarayacak

bir türlü çözemedikleri bu

ölü bir gezegenin

soğuk tenhalığına

benzemesin diye

özgürlük mutlaka paylaşılacak

suç ortağı bir sevgiliyle

 

sanmıştık ki ikimiz

yeryüzünde ancak

birbirimiz için varız

ikimiz sanmıştık ki

tek kişilik bir yalnızlığa bile

rahatça sığarız

hiç yanılmamışız

her an düşüp düşüp

kristal bir bardak gibi

tuz parça kırılsak da

hâlâ içimizde o yanardağ ağzı

hâlâ kıpkızıl gülümseyen

-sanki ateşten bir tebessüm-

zehir zemberek aşkımız

 

 

 

Attila İlhan


SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 69-



UYKUSUZLUK

O kadar korkarım ki uykum kaçtığı gece

Sanırım bir çöldeyim, gözlerimde susuzluk

Hafiften serpilmeye başlayıp da gittikçe

Artarak tufan olan bir yağmurdur uykusuzluk.

 

Bir canım sıkılır ki uykum kaçtığı gece

Sanırım ağlamakta başucumda bir çocuk

Saatlerim yerine hafızam işleyince

Yatağımda kıvranır dururum benzim uçuk.

 

Bu zalim uykusuzluk yolumu kesen haydut

İçimde bir çığdır, dudaklarımda sükût

Dilsiz karanlıklarda beliren uykusuzluk.

 

İçimden dışarıya akseden bir yangındır

Bana yalnızlığımı sezdiren uykusuzluk

Koynumda boşluğunu duyduğum bir kadındır.

 

 

CAHİT SITKI TARANCI


SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 68-




ALENGİRLİ ŞİİR

Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil

Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.

Belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü

Biraz Nietzsche biraz Kant kafan karışmış belki

Parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?

Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!

Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.

İyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..

 

 

Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum

Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar

Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız

İşin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık.

Küsmesi, barışması, ayılması, bayılması

Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması

Meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!

Güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.

Bir sürü güzel kadın girdi hayatıma

Hepsi ağzıma sıçtı..

 

 

Ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.

Her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister

Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata

Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..

İçime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.

Ben seni severim sevmesine de

İş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..

       

            ALİ LİDAR


SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 67-


BU İĞDİŞ GÖKLER ALTINDA

Bu rüzgâr dağların kokusunu getirmiyor

Bu bulutlar tutsak daracık bir gökyüzüne…

Akşam güven vermiyor, sabahın sevinci yok

Ne güleç bir yüz ne hareli bir merhaba

Herkes sırtıyla konuşuyor birbiriyle…

Toprak yok bahçe yok sular bir derin hasret

Kuşlar bile kekeleyerek uçuyor havada…

 

Acıdan başka her şeyi bırakıp geldik

Alnımızda külü kalbimizde koru yanan evlerin

Her parmağımızda bir çocuk can verdi.

Bizim olan ne varsa terk edip bir talana

Bizim olmayan bu iğdiş gökler altında

İnsan nasıl başlar yeni bir hayata

Bir diş gibi sökülüp atılmışsa yerinden…

 

Şükrü Erbaş


SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 66-

GÖĞE BAKMA DURAĞI
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları  da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi 
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat 
Durma göğe bakalım 

 
Turgut UYAR

SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 65-


LÂDES

Uzayacağa benzer,

Tutuştuğumuz lades.

 

İşi gücü bırakıp,

Mezarlığa nazır,

Bir eve taşındım.

 

Ölüm;

Sen beni aldatamazsın.

Aklımda...

 

 

BEHÇET NECATİGİL


SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 64-


AFERİN

tamam saldırdıklarınız adam değil aferin

onların da gözleri kanlı sizin kadar aferin

ya biz ne yapalım şu su zerrecikleri

ya biz nereye gidelim şu yıldız kümecikleri

zalimden kenar durmak kötü mü aferin

bu binaları kimler dikiyor böyle Tanrıya karşı

göklerin kalbini kimler çiziyor

her sofraya oturuşta bir tokat halka aferin

hak hukuk kaf dağında kuş değil

sütü kurudu mu masumun yetimin

hamile kadınları kem sözlerle tekmelerken aferin

taraf değilsek kesilmedik söz hünerinden

aşktan ve Allahtan kesilmedik

yalnız ve biriz

siz çok ve öfkelisiniz sayınız kadar aferin…

 

Ömer Erdem


SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 63-



Sana Doğru

Gözlerim, kanat oluyor
Kalabalıkta

Uzaktan 
Sana doğru


***

Bu Yalnızlık

Seni görmeyi umduğum yerlerde,
Görmeyeceğimi bildiğim yerlerden
Kat kat fazla bu yalnızlık


***

Üzüntü

Kapının önünde bir çift
Ayakkabı,
Duruşlarından anlıyorum
İsteksiz geldiğini


***

Yarıda

Yarıda kalmıştı, karşılaştınız

Güzel olan,
Güzel olanın anısıdır

Anladınız



      CEVDET KARAL

SEVDİĞİM ŞİİRLER SERİSİ

 62-


KAĞITTAN GEMİ

üstüne yaşamın serdiği perdeyle

geliyor ipi kadın, inceldiği yere

acısını asıyor ve bakıyor üstünden

perdenin: evreni beyazlarcasına

kirleniyor çamaşırı işçinin

 

sonra yıkıyor onları karısı ve asıyor

kendisini de asarak aynı çamaşır

ipine. İçi kirli su dolu çamaşır

leğeni kalıyor geride. Bir de umudunu

kağıttan bir gemiye yükleyen

ve suda yüzdüren çocuk

 

ZAFER EKİN KARABAY